Ev şehrin dışında. Bakımsız bir patika geçiyor evin yanından. Çamaşırhanesi evin dışında. Su, bahçedeki bir kuyudan çekiliyor. Evi, iki polis memuru ve 3 ayaklı bir köpek bekliyor. Burası bir devlet başkanının evi.
Eski Gerilla Lideri, 14 yılını hapislerde geçirmiş, Uruguay'ın son devlet başkanı Jose Mujica, eşiyle birlikte tarlada çalışıyor,çiçek yetiştiriyor. Tek mal varlığı 1987 model bir Volkswagen Beetle. Aylık maaşının %90'ını bağış veriyor ve bu özelliği ile dünyanın en fakir devlet başkanı.
Şimdi sesimizi alçaltıyoruz ve onun basit ama bir o kadar mucizevi sözlerini dinliyoruz:
"Eksantrik eski bir adam gibi gözüküyor olabilirim ama bu özgür bir seçim."
"Hayatımın önemli bir bölümünde böyle yaşadım."
"Sahip olduklarımla iyi şekilde yaşayabilirim."
"Bana dünyanın en fakir başkanı diyorlar. Ama ben kendimi fakir hissetmiyorum. Fakir insanlar, pahalı bir hayatı sürdürmek için yaşayan ve her zaman daha daha fazlasını isteyenler"
Tüketim artışını hedefleyen bir refah modelini benimsemiyor:
"Şimdi size soruyorum, eğer tüm Hindistanlılar Almanların sahip oldukları oranda otomobil sahibi olsalar bu gezegen nasıl bir gezegen olur? Bize ne kadar oksijen kalır?"
"Bu gezegen sizce 7 ya da 8 milyar insanın aynı seviyede, bugünkü zengin ülkelerde olduğu gibi, tüketim yaptığı bir durumu karşılayacak kaynaklara sahip mi? Gezegeni yok edecek olan aşırı-tüketim."
"Dünyanın sonunu getirecek olan gelişmek için tüketim artışını hedefleyen kör saplantı"
Kaynak: BBC
Esinlenme: Natalia
28 Kasım 2012 Çarşamba
25 Kasım 2012 Pazar
Her Şeye Evet Diyen İnsanların Adası
Okinawa Mucizesi:
- 1.2 Milyon nüfus. Japonya’nın en fakir'i. Kişi başı milli gelir 5 bin dolar.
- Başka yerlere göç edenlerin daha kısa süre yaşadığı adaya göç edenlerin de daha uzun yaşadıkları farkedilmiş.
- Beslenme alışkanlıkları farklı. Her türlü deniz ürünü, sebze-meyve, soya ve bitkisel çaylar. Az yiyorlar. Fazla kilodan nefret ediyorlar.
- Okinawa’da bir gün 48 saat. Hayat, yavaşlatılmış bir film gibi. Müzikleri dingin, konuşmaları ağır, yürümeleri yavaş. Koşuşturan kimse yok. Gün içinde uykuya yatıyorlar.
- Egzersiz hayatın bir parçası. Sabahları tai-chi ve karate yaparak güne başlıyorlar. Kendi aralarında eğlence ve hafta sonları piknik.
- Pirinç rakısı ve bira'yı tercih ediyorlar ama çok az içiyor.Yasemin çayı favorileri.
- Az otomobil, az sanayi bölgesi. Mimari bir güzelliği yok.
- Kadının toplumda özel bir yeri var. Okinawa’da ailenin reisi kadın.
- Doğu-Batı tıbbını sentezlemişler.
- Ruh ve bedeni birlikte ele alıyorlar: Bedensel problemler ruhsal sorunlar yaratır. Ruhsal problemler de fiziksel sorunlar.
- Bireylerim toplumsal aidiyet duyguları çok yüksek.
- Ölümden korkmuyorlar. Huzurlu karşılıyorlar. Şehirlerinde de ölüleriyle iç içeler.
- Hep sağlığı dilemişler: Arabam olsun, evim olsun diyen yok, sağlıklı olayım diye dua eden çok.
Kaynak için Tıklayın
19 Kasım 2012 Pazartesi
Dünya'yı Kurtaracak Olan İnsanın İçindeki İyilik!
Bitlis'ten Amerika'ya göçmüş Ermeni bir ailenin Amerika'da doğan ilk çocuğu. 3 yaşında yetim kaldı,yetimhaneye verildi. 15 yaşında okulu terk etti. Yazar olmak istedi, oldu da. İlk öykü kitabı "The Daring Young Man on the Flying Trapeze and Other Stories" Amerika'da o yılın en çok satan öykü kitabı oldu.
Yazmaktan ve gezmekten başka bir iş yapmadı. 1939'da "The Time of Your Life" oyunuyla Pulitzer'e layık görüldü ama reddetti.
Onun eserlerinde süslü tabirler, söz oyunları aramak boşuna. Konuşur gibi,içten, yalın, coşku dolu bu tarz kendi adıyla "Saroyanesque" olarak anıldı. Saroyan, öykülerinde tek bir şeyi anlattı: İnsanı. 1981'de öldüğünde adı Amerikan Edebiyat tarihine çoktan yazılmıştı.
"Kürtçe, dedi anneannem, kalbin dilidir. türkçe, müziktir. bir şarap deresi gibi akar, yumuşak, tatlı, parlak. bizim dilimiz, diye bağırdı acının dilidir. ölümü tattık hep ; dilimizde nefretin, acının yükü var."
Saroyan Türkiye'ye geldi. Bitlis'i atalarının topraklarını gezdi. Evlendi, boşandı, sonra aynı kadınla tekrar evlendi, sonra yine boşandı. Nerelisin diye soranlara "Sivas'lıyım" dedi. UNESCO, 2008'i Saroyan yılı ilan etti.
Bugün Ermenistan'daki heykelinin altında şu mucize dolu sözü yazar: Dünya'yı Kurtaracak Olan İnsanın içindeki İyilik!
Yazmaktan ve gezmekten başka bir iş yapmadı. 1939'da "The Time of Your Life" oyunuyla Pulitzer'e layık görüldü ama reddetti.
Onun eserlerinde süslü tabirler, söz oyunları aramak boşuna. Konuşur gibi,içten, yalın, coşku dolu bu tarz kendi adıyla "Saroyanesque" olarak anıldı. Saroyan, öykülerinde tek bir şeyi anlattı: İnsanı. 1981'de öldüğünde adı Amerikan Edebiyat tarihine çoktan yazılmıştı.
"Kürtçe, dedi anneannem, kalbin dilidir. türkçe, müziktir. bir şarap deresi gibi akar, yumuşak, tatlı, parlak. bizim dilimiz, diye bağırdı acının dilidir. ölümü tattık hep ; dilimizde nefretin, acının yükü var."
Saroyan Türkiye'ye geldi. Bitlis'i atalarının topraklarını gezdi. Evlendi, boşandı, sonra aynı kadınla tekrar evlendi, sonra yine boşandı. Nerelisin diye soranlara "Sivas'lıyım" dedi. UNESCO, 2008'i Saroyan yılı ilan etti.
Bugün Ermenistan'daki heykelinin altında şu mucize dolu sözü yazar: Dünya'yı Kurtaracak Olan İnsanın içindeki İyilik!
17 Kasım 2012 Cumartesi
Bir Garip Orhan Veli
...
Deniz yırtılır kimi zaman,
Bilmezsiniz kim diker;
Ben dikerim.
...
Türk Şiiri'nde Garip Akımı'nın kurucularından. Şiir dilini konuşma diline yaklaştırdı. Mecaz, teşbih gibi edebi sanatları gereksiz buldu. Bu yaklaşımı nedeniyle yadırgandı, eleştirildi, küçümsendi. Zamanla şiirleri ilgi ve hayranlık uyandırdı. Yaşadığı yıllarda bu tarz şiirler yazmaya cesaret edebilmek mucizeden farksızdı.Sait Faik onun için şöyle dedi: "Üzerinde en çok durulmuş, zaman zaman alaya alınmış, zaman zaman kendini kabul ettirmiş, tekrar inkâr, tekrar kabul edilmiş; zamanında hem iyi hem kötü şöhrete ermiş bir şair". Oktay Rıfat'a göre çabası kısa zamanda çok iyi sonuçlar verdi: "Türk şiiri onun kalemi sayesinde Avrupa şiiriyle atbaşı geldi.Birkaç neslin belki arka arkaya başarabileceği bir değişmeyi o birkaç yılın içinde tamamladı."
Aşk Resmi Geçidi isimli şiiri tamamlanmamıştır. Müsveddesi ölümünden sonra bir diş fırçasına sarılı bir kağıtta bulunmuştur. 36 yaşında öldü. Öldüğü zaman cebinde 28 kuruş vardı.
...Gelelim sonuncuya. Hiçbirine bağlanmadım Ona bağlandığım kadar. Sade kadın değil, insan. Ne kibarlık budalası, Ne malda mülkte gözü var. Hür olsak der, Eşit olsak der. İnsanları sevmesini bilir Yaşamayı sevdiği kadar....
Derler ki henüz ölmedi, RumeliHisarı'nda ağaçların altında hala oturup mavi denizi izler, şu mısraları mırıldanıp durur:
...
Ne hoş, ey güzel Tanrım, ne hoş
Mavilerde sefer etmek!
Bir sahilden çözülüp gitmek
Düşünceler gibi başıboş.
Açsam rüzgara yelkenimi;
Dolaşsam ben de deniz deniz
...
16 Kasım 2012 Cuma
Rüzgar Esiyor Yaşamaya Çalışmalısınız
Bu fotoğraf Mayıs 1968'de Fransa'da çekildi. İnsanlık, gençlerden başlamak üzere, savaş karşıtlığını destekledi ve özgürlük akımlarını oluşturdu. Fakat Fransa'daki bu eylemin sonuçları çok farklı oldu. Genel Grev ülkeyi bir kaç hafta boyunca felç etti. Fransadaki bu hareket diğer ülkedeki hareketlere göre daha yaygın ve daha heyecan verici bir haldeydi. Özellikle Üniversiteli çocukların ayaklanması, toplumsal bir bunalıma yol açtı ve devlet üst yönetimini zora soktu. Sorbonne Üniversitesi'nin işgali ile bütünleşen gençilk hareketi dünyaya mucizevi bir şekilde daha güzel bir dünyanın da var olabileceğini haykırdı.
14 Kasım 2012 Çarşamba
Fotoğraflar Yalan Söylemez
"Fotoğraflar yalan söylemez ama yalan söyleyenler fotoğraf çekebilir"
1908 yılında Çocuk İşçiler Ulusal Komitesinin fotoğrafçısı oldu. 1.Dünya Savaşı'nda meşhur oldu. 1940'da 66 yaşında hayata gözlerini yumdu.
1. Dünya savaşında Kızılhaç'la Avrupa'da çalıştı. Balkanlardaki çocukların fotoğrafını çekti. ABD'ye döndükten sonra Empire State binasının inşaatında fotoğraf çekti. Aşağıdaki fotoğrafta Pennsylvania'da kömür madenlerinde çalışan çocuklar poz verdi.
Lewis Wickes Hine, 1884 doğumlu Amerika'lı fotoğrafçı. 18 Yaşında yetim kaldı, öğrenimi için çalışmak zorunda kaldı. Sosyoloji okudu, Ethical Culture school'da öğretmenlik yaptı.1905'te Ellis adasını ziyaret etti. Göçmenlerin yaşadıklarını fotoğrafladı.
Fotoğrafları çektiği yıllarda fotoğraf demek, MUCİZE demekti.*
"If I could tell the stories in words, I wouldn't need to lug around a camera"
1908 yılında Çocuk İşçiler Ulusal Komitesinin fotoğrafçısı oldu. 1.Dünya Savaşı'nda meşhur oldu. 1940'da 66 yaşında hayata gözlerini yumdu.
1. Dünya savaşında Kızılhaç'la Avrupa'da çalıştı. Balkanlardaki çocukların fotoğrafını çekti. ABD'ye döndükten sonra Empire State binasının inşaatında fotoğraf çekti. Aşağıdaki fotoğrafta Pennsylvania'da kömür madenlerinde çalışan çocuklar poz verdi.
8 Kasım 2012 Perşembe
Açlık Var Olduğu Sürece Barış Etkili Olmayacaktır
Willy Brandt'in hayatı mücadele ile geçti. Gestapo'dan ve Naziler'den kaçtı. Sürgünde yaşadı. Savaş bitti, ülkesine geri döndü. Berlin Duvarı'nın örülmesine kararlı tepkiler gösterdi. Avrupa Ekonomik Topluluğunun kurulması için diğer liderlerden çok daha fazla çaba gösterdi. Nükleer silahlanmaya karşı çıktı. Ekim 1992'de Ren Nehri üzerinde, Unkel'de bulunan evinde kolon kanserinden öldü ve Berlin'de toprağa verildi. Ölmeden hemen önce Batı Almanya ve Doğu Almanya birleşti.
Federal Almanya Şansolyesi seçilen Willy Brandt, Varşova Gettosunda katledilen yahudiler için yapılan anıtın önünde hayretle bakan gözlerin önünde mucizevi şekilde yağmurlu asfalta aldırış etmeden diz çöktü.
Federal Almanya Şansolyesi seçilen Willy Brandt, Varşova Gettosunda katledilen yahudiler için yapılan anıtın önünde hayretle bakan gözlerin önünde mucizevi şekilde yağmurlu asfalta aldırış etmeden diz çöktü.
1 Kasım 2012 Perşembe
Tutkuyla Sevdiğim, Yalnız ve Güzel ülkeme
İğdebeli'ne yağmur
yağıyor...Yağsın ! Yüz yıllardır yağıyor. Ne farkeder? Fakat bundan sadece yüz
yıl sonra bile Arap; ne sen, ne ben, ne savcı ,ne komser. Hani şairin dediği
gibi "Yine yıllar geçecek ve geride benden bir iz kalmayacak. Yorgun
ruhumu karanlık ve soğuk kuşatacak."
[Doktor Cemal, Bir Zamanlar Anadolu'da]
[Doktor Cemal, Bir Zamanlar Anadolu'da]
- Nuri Bilge Ceylan sinemaya Koza ile başladı. Cannes'a katıldı,
- İlk uzun metrajlı filmi Kasaba,
- Cannes'da Uzak, Altın Palmiye’den sonra ‘Büyük Jüri Ödülü’nü (‘Grand Prix’) aldı. Filmde yalnız ve yabancılaşmış iki kuzeni oynayan Muzaffer Özdemir ve film tamamlandıktan hemen sonra bir trafik kazasında ölen Mehmet Emin Toprak da ‘En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü alarak Türk sinema tarihine isimlerini yazdırdılar.
- 2008'de Cannes'da büyük yalanları doğurmasıyla parçalanan bir ailenin, gerçeklerin üzerini örterek bir arada kalma çabasını anlatan Üç Maymun filmiyle "En İyi Yönetmen Ödülü"nü aldı.
- 64.Cannes Film Festivalinde Bir Zamanlar Anadolu'da filmiyle Büyük jüri ödülüne layık görüldü.
Üç Maymun için ödülü alırken şu mucize dolu sözler dilinden döküldü: "Bu ödülü birisine adamak istiyorum: Tutkuyla sevdiğim, yalnız ve güzel ülkeme..."
Alıntı: Wikipedia
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)