21 Aralık 2012 Cuma

Dünya Size Güller Bize

1980'lerin sonuna kadar Balkan Müziği çalıştı. Kanadalı bir müzik sanatçısıyken  "Türkçe albümlere rastladım ve aniden duygusal bir bağ oluştu" diyerek türkçe öğrenmeye ve türkçe halk müziği söylemeye başladı. 




Rumeli Müziği olarak bilinen Türk-Balkan ezgilerine ilgi duydu. Türk müziği teorisi üzerine çalışmalar yaptı ve unutulmaya yüz tutan halk müziği arşivlerini araştırdı. Trakya-Balkan bölgesini, köy köy, şehir şehir gezdi. 

90'lı yılların başında Kanada'da Balkan müzikleri üzerine tez hazırlarken İstanbul'a geldi ve İstanbul'da yaşamaya karar verdi. Türkiye'de bulunduğu beş yıl içerisinde Türk kültürü ve halk müziği ile iç içe yaşayan sanatçı pek çok özel gösteri ve festivalde sahne aldı.
Soprano ses tonuna sahip Brenna MacCrimmon; Selim Sesler, Baba Zula, Mad Professor gibi gruplarla birlikte şarkılar söyledi. Fatih Akın'ın yönettiği İstanbul Hatırası: Köprüyü Geçmek (Crossing the Bridge) adlı filmde anonim bir eser olan 'Penceresi Yola Karşı' ve 'Ben Bir Martı Olsam' adlı türküyü, Elveda Rumeli dizisinde de "ediye" şarkısını seslendirdi. Yakın zamanda Beth Cohen, Paul Brown, Polly Ferber ave Haig Manoukian ile birlikte Orkestar Keyif adlı bir grup kurmuştur.
Yabancı olmasına rağmen türkçeyi iyi kullanışı, yok olmaya yüz tutmuş anonim halk müziklerini su yüzüne çıkarması, eşsiz ses tınısı ile hayli ilgi gördü ve mucize niteliğinde çalışmalara imza attı. 

P.S.: Bu yazının kapak fotoğrafında Kanada'da yaşayan dostum Günday, oğlu sevgili Aren ve Brenna yer almaktadır. Fotoğrafın kendisi bizzat bana adanmıştır. 



Dünya Size Güller Bize

Yağmur Yağar Taş Üstüne

Güzeller


Bir Sana Bir De Bana


9 Aralık 2012 Pazar

Hani Bir Sarı Fırtına Koptu Zamansız



Gençlik yıllarında birçok sanat dalına merak saldı. Bu sürede asi kişiliğiyle dikkat çekti,dansöz olma hayali kurmaya başladı. Daha sonrasında, bu süreç için "Allah babama acıdı da şarkıcı oldum" dedi. 
Dillerden düşmeyen şarkılarla bezeli onlarca albüm çıkardı. 
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - 
1980 darbesinde yaşı mahkeme kararıyla büyütülerek idam edilen Erdal Eren'in mahkemedeki çaresiz bakışına atıfta bulunan "Son Bakış" şarkısını söyledi. 

Bir söz bitişi gibi son buldu sevişler
Bir yaz güneşi gibi eritir bu terkedişler
Bir an duruşu gibi ömrün bitişi gibi
Veda ederken aşk ateşi gibi söner iç çekişler...
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - 
1996 yılında 2 şarkılık bir albüm yaptı. Cumartesi annelerine adadı. Ama albüm satışa çıkmadı. 

Ben anayım
Yanmaz canım dışardan, kora koysalar
Ümidimi kaybedemezsiniz ölsem de
Ahım tarihi karalar, karalar
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - 
1997'de satışa çıkan "Düğün ve Cenaze" albümünü çıkardı. Yine eleştirildi. Dokuz Goran Bregoviç, bir tane Kurtis Jasavev bestesinden oluşan albümün sözlerini Pakize Barışta ve Meral Okay ile birlikte yazdı.

Vicdansız rüyama, şarkıma, şiirime girdin
Sanki kendi bahçelerin misali, arsız
Be vefasız sana martılar getirdim
Kanatlarım var beyaz 
Ama acımıyor yüreğim
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - 
2008'de Düş Bahçeleri albümünü çıkardı. Aynı albümünde Tanrı'nın Gözyaşları şarkısını Türkiye'de bir barış ortamının oluşması için yazdığını, bunun oluşabilmesi içinse sınır ötesi operasyonların bitirilmesi gerektiğini açıkladı. 

Bir büyük gözaltı hayatımız
Ölü çocuklar coğrafyasında
Kayıplar destanı hikayemiz
Melekler anaların dilsiz yasında
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - 
2009 yılında "Yürüyorum Düş Bahçeleri"nde albümünü çıkardı. Aynı yıl başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı arayarak Kürt Açılımı'na destek verdi ve eleştirildi. 

A benim dilsiz dillerim a benim sessiz ellerim 
yakala saçından tut hayatı çevir yüzüne öp öp 
a benim dilsiz dillerim a benim sessiz ellerim 
yakala saçından tut hayatı çevir yüzüne öp öp

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - 
2009'da 14 yaşındaki Ceylan Önkol'un bedeni havan topuyla paramparça oldu. Aşağıdaki dizeleri yazdı, Nukhet Duru söyledi. 


Ah yüreğimde dört nala atlar
Atların sağrısında kanatlar
Sağ yanım boydan boya Mezotopamya
Sol yanımda Rumeli ağıtları patlar
Gözlerime astılar seni
Ceylanım kör oldum ben
Ne havan topu ne mermi Senle vuruldum ben
Ah gözümün yaşı sel Selanik
Diyarbekir'e bi' türkü selalık
Gezme ceylan bu dağlarda gezme
Gece gerdanlık gündüz mezarlık
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - 
Sezen Aksu'nun söz yazarlığı, şarkılarında türkçeyi eşsiz bir ustalıkla kullanması ve tüm insancıllığı onu bir şarkıcıdan öte mucize bir ozan yaptı. Kasasında 200'e yakın bestesinin henüz gün yüzüne çıkmadığı ve sözlerini oğlu Mithatcan'a miras bıraktığı söylenir. 

Kaç çiçek soldu, hani bu sondu
Hani bir sarı fırtına koptu zamansız
Kaç tohum filiz dondu
Hani bir acı yel savurdu
Yürekler son defa vurdu

6 Aralık 2012 Perşembe

Darüşşafakalı Çocuklar Kardeştir (DAÇKA)

1863 yılında padişah fermanıyla kuruldu. Eğitimde fırsat eşitliğini hedefleyen sosyal dayanışmacı yönüyle ülke tarihinde bir ilk oldu. 

Ülkeye telgraf geldi.Galatasaray’ın elit öğrencileri telgraf memuru olmaya yanaşmayınca Darüşşafakalılar göreve çağırıldı.İki yıl içinde okul telgraf fen mektebine dönüştü. 

Memleketin öğretmene ihtiyacı oldu. Darüşşafakalılar yine  göreve çağırıldı, kısa zamanda öğretmen yetiştiren bir okul haline dönüştü.

Sivil bürokrasi neye gereksinim duyduysa oraya yönlendirildiler. 
93 Harbi patlak verdi  İşgale uğrayan topraklardan binlerce göçmen İstanbul’a geldi. Çoluk-çocuk Darüşşafaka'ya yerleştirildi.
17 Ağustos depremzedesi 41 öğrenci, okula sınavsız alındı. 1997-2007 döneminde toplam 78 şehit asker ve polis çocuğu, okula sınavsız kabul edildi.
Darüşşafaka, Mardin Bilge Köyü’nde yaşanan acı olayın ardından koşullarına uyan beş çocuğa kapılarını açtı.
2012'de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla gerçekleştirilen Olağanüstü Genel Kurul'da yapılan değişiklikle babası hayatta olmayanların yanı sıra annesi hayatta olmayanlar da kabul edildi. "Türk-İslam çocukları" ibaresi yerine "Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı" olarak değiştirildi.

28 Kasım 2012 Çarşamba

Dünyanın En Zengin Devlet Başkanı

Ev şehrin dışında. Bakımsız bir patika geçiyor evin yanından. Çamaşırhanesi evin dışında. Su, bahçedeki bir kuyudan çekiliyor. Evi, iki polis memuru ve 3 ayaklı bir köpek bekliyor. Burası bir devlet başkanının evi.


Eski Gerilla Lideri, 14 yılını hapislerde geçirmiş, Uruguay'ın son devlet başkanı Jose Mujica, eşiyle birlikte tarlada çalışıyor,çiçek yetiştiriyor. Tek mal varlığı 1987 model bir Volkswagen Beetle. Aylık maaşının %90'ını bağış veriyor ve bu özelliği ile dünyanın en fakir devlet başkanı.

Şimdi sesimizi alçaltıyoruz ve onun basit ama bir o kadar mucizevi sözlerini dinliyoruz: 

"Eksantrik eski bir adam gibi gözüküyor olabilirim ama bu özgür bir seçim."

"Hayatımın önemli bir bölümünde böyle yaşadım."

"Sahip olduklarımla iyi şekilde yaşayabilirim." 

"Bana dünyanın en fakir başkanı diyorlar. Ama ben kendimi fakir hissetmiyorum. Fakir insanlar, pahalı bir hayatı sürdürmek için yaşayan ve her zaman daha daha fazlasını isteyenler"

Tüketim artışını hedefleyen bir refah modelini benimsemiyor: 

"Şimdi size soruyorum, eğer tüm Hindistanlılar Almanların sahip oldukları oranda otomobil sahibi olsalar bu gezegen nasıl bir gezegen olur? Bize ne kadar oksijen kalır?"

"Bu gezegen sizce 7 ya da 8 milyar insanın aynı seviyede, bugünkü zengin ülkelerde olduğu gibi, tüketim yaptığı bir durumu karşılayacak kaynaklara sahip mi? Gezegeni yok edecek olan aşırı-tüketim." 

"Dünyanın sonunu getirecek olan gelişmek için tüketim artışını hedefleyen kör saplantı"

Kaynak: BBC
Esinlenme: Natalia

25 Kasım 2012 Pazar

Her Şeye Evet Diyen İnsanların Adası

Okinawa Mucizesi: 
  • 1.2 Milyon nüfus. Japonya’nın en fakir'i. Kişi başı milli gelir 5 bin dolar. 
  • Başka yerlere göç edenlerin daha kısa süre yaşadığı adaya göç edenlerin de daha uzun yaşadıkları farkedilmiş.
  • Beslenme alışkanlıkları farklı. Her türlü deniz ürünü, sebze-meyve, soya ve bitkisel çaylar. Az yiyorlar. Fazla kilodan nefret ediyorlar.
  • Okinawa’da bir gün 48 saat. Hayat, yavaşlatılmış bir film gibi. Müzikleri dingin, konuşmaları ağır, yürümeleri yavaş. Koşuşturan kimse yok. Gün içinde uykuya yatıyorlar. 
  • Egzersiz hayatın bir parçası. Sabahları tai-chi ve karate yaparak güne başlıyorlar. Kendi aralarında eğlence ve hafta sonları piknik. 
  • Pirinç rakısı ve bira'yı tercih ediyorlar ama çok az içiyor.Yasemin çayı favorileri. 
  • Az otomobil, az sanayi bölgesi. Mimari bir güzelliği yok.
  • Kadının toplumda özel bir yeri var. Okinawa’da ailenin reisi kadın. 
Neden bu kadar uzun yaşıyorlar: 
  • Doğu-Batı tıbbını sentezlemişler. 
  • Ruh ve bedeni birlikte ele alıyorlar: Bedensel problemler ruhsal sorunlar yaratır. Ruhsal problemler de fiziksel sorunlar.
  • Bireylerim toplumsal aidiyet duyguları çok yüksek.
  • Ölümden korkmuyorlar. Huzurlu karşılıyorlar. Şehirlerinde de ölüleriyle iç içeler.
  • Hep sağlığı dilemişler: Arabam olsun, evim olsun diyen yok, sağlıklı olayım diye dua eden çok. 
Kaynak için Tıklayın

19 Kasım 2012 Pazartesi

Dünya'yı Kurtaracak Olan İnsanın İçindeki İyilik!

Bitlis'ten Amerika'ya göçmüş Ermeni bir ailenin Amerika'da doğan ilk çocuğu.  3 yaşında yetim kaldı,yetimhaneye verildi. 15 yaşında okulu terk etti. Yazar olmak istedi, oldu da. İlk öykü kitabı "The Daring Young Man on the Flying Trapeze and Other Stories" Amerika'da o yılın en çok satan öykü kitabı oldu.

Yazmaktan ve gezmekten başka bir iş yapmadı. 1939'da "The Time of Your Life" oyunuyla Pulitzer'e layık görüldü ama reddetti.

Onun eserlerinde süslü tabirler, söz oyunları aramak boşuna. Konuşur gibi,içten, yalın, coşku dolu bu tarz kendi adıyla "Saroyanesque" olarak anıldı. Saroyan, öykülerinde tek bir şeyi anlattı: İnsanı. 1981'de öldüğünde adı Amerikan Edebiyat tarihine çoktan yazılmıştı.

"Kürtçe, dedi anneannem, kalbin dilidir. türkçe, müziktir. bir şarap deresi gibi akar, yumuşak, tatlı, parlak. bizim dilimiz, diye bağırdı acının dilidir. ölümü tattık hep ; dilimizde nefretin, acının yükü var."

Saroyan Türkiye'ye geldi. Bitlis'i atalarının topraklarını gezdi. Evlendi, boşandı, sonra aynı kadınla tekrar evlendi, sonra yine boşandı. Nerelisin diye soranlara "Sivas'lıyım" dedi.  UNESCO, 2008'i Saroyan yılı ilan etti. 

Bugün Ermenistan'daki heykelinin altında şu mucize dolu sözü yazar: Dünya'yı Kurtaracak Olan İnsanın içindeki İyilik!

17 Kasım 2012 Cumartesi

Bir Garip Orhan Veli

...
Deniz yırtılır kimi zaman,
Bilmezsiniz kim diker;
Ben dikerim.
...
Türk Şiiri'nde Garip Akımı'nın kurucularından.  Şiir dilini konuşma diline yaklaştırdı. Mecaz, teşbih gibi edebi sanatları gereksiz buldu. Bu yaklaşımı nedeniyle yadırgandı, eleştirildi, küçümsendi. Zamanla şiirleri ilgi ve hayranlık uyandırdı. Yaşadığı yıllarda bu tarz şiirler yazmaya cesaret edebilmek mucizeden farksızdı.Sait Faik onun için şöyle dedi: "Üzerinde en çok durulmuş, zaman zaman alaya alınmış, zaman zaman kendini kabul ettirmiş, tekrar inkâr, tekrar kabul edilmiş; zamanında hem iyi hem kötü şöhrete ermiş bir şair". Oktay Rıfat'a göre çabası kısa zamanda çok iyi sonuçlar verdi: "Türk şiiri onun kalemi sayesinde Avrupa şiiriyle atbaşı geldi.Birkaç neslin belki arka arkaya başarabileceği bir değişmeyi o birkaç yılın içinde tamamladı."
Aşk Resmi Geçidi isimli şiiri tamamlanmamıştır. Müsveddesi ölümünden sonra bir diş fırçasına sarılı bir kağıtta bulunmuştur. 36 yaşında öldü. Öldüğü zaman cebinde 28 kuruş vardı. 
...
Gelelim sonuncuya. Hiçbirine bağlanmadım Ona bağlandığım kadar. Sade kadın değil, insan. Ne kibarlık budalası, Ne malda mülkte gözü var. Hür olsak der, Eşit olsak der. İnsanları sevmesini bilir Yaşamayı sevdiği kadar.
...
Derler ki henüz ölmedi, RumeliHisarı'nda ağaçların altında hala oturup mavi denizi izler, şu mısraları mırıldanıp durur: 
...
Ne hoş, ey güzel Tanrım, ne hoş 
Mavilerde sefer etmek! 
Bir sahilden çözülüp gitmek 
Düşünceler gibi başıboş. 
Açsam rüzgara yelkenimi; 
Dolaşsam ben de deniz deniz 
...


16 Kasım 2012 Cuma

Restore Your Faith In Humanity






Rüzgar Esiyor Yaşamaya Çalışmalısınız


Bu fotoğraf Mayıs 1968'de Fransa'da çekildi. İnsanlık, gençlerden başlamak üzere, savaş karşıtlığını destekledi ve özgürlük akımlarını oluşturdu. Fakat Fransa'daki bu eylemin sonuçları çok farklı oldu. Genel Grev ülkeyi bir kaç hafta boyunca felç etti. Fransadaki bu hareket diğer ülkedeki hareketlere göre daha yaygın ve daha heyecan verici bir haldeydi. Özellikle Üniversiteli çocukların ayaklanması, toplumsal bir bunalıma yol açtı ve devlet üst yönetimini zora soktu. Sorbonne Üniversitesi'nin işgali ile bütünleşen gençilk hareketi dünyaya mucizevi bir şekilde daha güzel bir dünyanın da var olabileceğini haykırdı. 

14 Kasım 2012 Çarşamba

Fotoğraflar Yalan Söylemez

"Fotoğraflar yalan söylemez ama yalan söyleyenler fotoğraf çekebilir"

Lewis Wickes Hine, 1884 doğumlu Amerika'lı fotoğrafçı. 18 Yaşında yetim kaldı, öğrenimi için çalışmak zorunda kaldı. Sosyoloji okudu, Ethical Culture school'da öğretmenlik yaptı.1905'te Ellis adasını ziyaret etti. Göçmenlerin yaşadıklarını fotoğrafladı.

Fotoğrafları çektiği yıllarda fotoğraf demek, MUCİZE demekti.* 

"If I could tell the stories in words, I wouldn't need to lug around a camera"

1908 yılında Çocuk İşçiler Ulusal Komitesinin fotoğrafçısı oldu. 1.Dünya Savaşı'nda meşhur oldu. 1940'da 66 yaşında hayata gözlerini yumdu.  

1. Dünya savaşında Kızılhaç'la Avrupa'da çalıştı. Balkanlardaki çocukların fotoğrafını çekti. ABD'ye döndükten sonra Empire State binasının inşaatında fotoğraf çekti. Aşağıdaki fotoğrafta Pennsylvania'da kömür madenlerinde çalışan çocuklar poz verdi.


Onun çektiği fotoğraflar; ABD'deki çocuk işçilerle ilgili kanunların düzeltilmesinde etkili oldu. 









   

8 Kasım 2012 Perşembe

Açlık Var Olduğu Sürece Barış Etkili Olmayacaktır

Willy Brandt'in hayatı mücadele ile geçti. Gestapo'dan ve Naziler'den kaçtı. Sürgünde yaşadı. Savaş bitti, ülkesine geri döndü. Berlin Duvarı'nın örülmesine kararlı tepkiler gösterdi. Avrupa Ekonomik Topluluğunun kurulması için diğer liderlerden çok daha fazla çaba gösterdi. Nükleer silahlanmaya karşı çıktı. Ekim 1992'de Ren Nehri üzerinde, Unkel'de bulunan evinde kolon kanserinden öldü ve  Berlin'de toprağa verildi. Ölmeden hemen önce Batı Almanya ve Doğu Almanya birleşti. 

Federal Almanya Şansolyesi seçilen Willy Brandt, Varşova Gettosunda katledilen yahudiler için yapılan anıtın önünde hayretle bakan gözlerin önünde mucizevi şekilde yağmurlu asfalta aldırış etmeden diz çöktü. 

1 Kasım 2012 Perşembe

Tutkuyla Sevdiğim, Yalnız ve Güzel ülkeme

İğdebeli'ne yağmur yağıyor...Yağsın ! Yüz yıllardır yağıyor. Ne farkeder? Fakat bundan sadece yüz yıl sonra bile Arap; ne sen, ne ben, ne savcı ,ne komser. Hani şairin dediği gibi "Yine yıllar geçecek ve geride benden bir iz kalmayacak. Yorgun ruhumu karanlık ve soğuk kuşatacak."                                                                                             
                                                                                     [Doktor Cemal, Bir Zamanlar Anadolu'da]


  • Nuri Bilge Ceylan sinemaya Koza ile başladı. Cannes'a katıldı, 
  • İlk uzun metrajlı filmi Kasaba,
  • Cannes'da Uzak, Altın Palmiye’den sonra ‘Büyük Jüri Ödülü’nü (‘Grand Prix’) aldı. Filmde yalnız ve yabancılaşmış iki kuzeni oynayan Muzaffer Özdemir ve film tamamlandıktan hemen sonra bir trafik kazasında ölen Mehmet Emin Toprak da ‘En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü alarak Türk sinema tarihine isimlerini yazdırdılar.  
  • 2008'de Cannes'da  büyük yalanları doğurmasıyla parçalanan bir ailenin, gerçeklerin üzerini örterek bir arada kalma çabasını anlatan Üç Maymun filmiyle "En İyi Yönetmen Ödülü"nü aldı. 
  • 64.Cannes Film Festivalinde Bir Zamanlar Anadolu'da filmiyle Büyük jüri ödülüne layık görüldü.
Üç Maymun için ödülü alırken  şu mucize dolu sözler dilinden döküldü: "Bu ödülü birisine adamak istiyorum: Tutkuyla sevdiğim, yalnız ve güzel ülkeme..." 
Alıntı: Wikipedia

29 Ekim 2012 Pazartesi

Yarın Cumhuriyeti İlan Edeceğiz

1. Dünya Savaşı sonrası Müttefiklerin işgaline uğrayan Osmanlı toprakları Mustafa Kemal ve arkadaşlarının çabalarıyla milli mücadele hareketini başlatarak resmen tarih yazdı. Savaştan çıkmış ekonomisi çok kötü durumda bir ülke örgütlenmesini tamamlayarak tüm yabancı güçleri ülkeden çıkardı ve Yeni Cumhuriyetin tohumları atıldı. 


"‎...Gavurlar askerin mahrumiyetini ögrenmesin diye meclis'te askerin kılık kıyafet bilhassa ayakkabı noksanı gizli celselerde konuşuluyordu. Ayakkabısızlık millet ile devletin ortak sırrıydı" *

Mustafa Kemal,  28 Ekim akşamı yakın arkadaşlarını Çankaya'da yemeğe çağırdı ve mucizeyi müjdeledi : "Yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz" 

* [Korkma Ben Varım, Murat Menteş]

23 Ekim 2012 Salı

En Büyük İntikamımız Affetmek

Askeri Cunta döneminde hapse atılıyor. Akla hayale gelmedik işkencelerden geçiyor. Ailesine bile tecavüz ediliyor. Büyük pazarlıklar sonucu cezaevinden kurtuluyor. Ve gün Geliyor, Sandinistalar Nikaragua'da yönetimi ele geçiriyor. Sandinista hareketinin sertlik yanlısı kurucusu Tomas Borge içişleri bakanı oluyor. Bir gün işkencecisinin yakalandığı ve kendisine doğru getirildiği haberini alıyor. "Niye bana getirdiğiniz mahkemeye götürün" diyor. Onca acıya rağmen asla kişisel bir hesaplaşmaya girmiyor. O sertlik yanlısı olarak bilinen adam Nikaragua'da uzlaşmanın sembolü oluyor. Nasıl mı? İşkencesini sorgulayan hakim mahkemede soruyor: 

- Davacı mısınız? 
- Hayır, diyor, Hayır

Herkes şaşkın. Salona dönüp şu tarihi cevabı veriyor ve mucizevi sözü ağzından dökülüyor: 

"Bizim en büyük intikamımız affetmektir"

Kaynak

22 Ekim 2012 Pazartesi

Adam Olacak Çocuk

"Programımızın sonuna geldik. Bana her konuda; ama her konuda yazmaya devam edin. Adresimi biliyorsunuz; Barış Manço Moda 81300 İstanbul. Tekrar ediyorum; Barış Manço Moda 81300 İstanbul. Haftaya karşılaşmak umuduyla, sağlıcakla kalın."

Barış Manço'nun sunduğu 7’den 77’ye 8 Ekim 1988 de yayınlanmaya başladı. 6 Aralık 1998 tarihinde 378 programın ardından sona erdi.Dönemin çocuklarının unutamadığı bir mucize oldu. 1990 yılında en çok izlenen çocuk programı oldu. Hürriyet gazetesi tarafından verilen Altın Kelebek Ödülü'nü en iyi çocuk programı dalında beş kez kazandı.

Tıpkıçekim



İlk fotokopi makinesini 1938'de Chester Carlson icat etti. Mucizevi Makinayı, 60'lı yıllarda ABD'li Xerox fotokopi makinesi haline getirdi. Modern cihazlardan daha önce elektrostatik kağıda baskı yapan, sıvı mürekkeple çalışan makinalar vardı. Bugün üretilen dijital makinalar, analog makinalardan farklı olarak görüntüyü taramaktadır. TDK, fotokopi için tıpkıçekim sözünü önerdi. 

Hepimiz O'na Aşığız

Güney Amerika ülkesi Şili'nin kelime anlamı "dünyanın sonu". 17 yıllık Pinochet diktatörlüğünden kalma eğitim sistemi, dünyadaki en pahalıları arasında. Bu duruma 5 ay boyunca isyan eden öğrenciler, iktidardaki hükümete destek oranını %26'ya kadar düşürdü. Öğrenciler talepleri karşılanmadıkça ders başı yapmayacaklarını ilan edip isyanı halk hareketine dönüştürdüler. Öğrenci Liderlerinden 23 yaşındaki mucize güzel Camilla Vallejo'nun ünü o kadar arttı ki, Bolivya Devlet Başkanı yardımcısı Linera onun için "Hepimiz O'na aşığız" dedi. 

Ülkeyi felç eden öğrenci isyanı nedeniyle Şili Devlet Başkanı Sebastian Pinera pes ederek uzlaşma yoluna gitti."Camilla’nın öldürülmesiyle protestolar biter” diyen Kültür Bakanı Tatiana Acuna kabineden kovuldu. Eğitim Bakanı Felipe Bulnes, Camilla ve diğer öğrenci liderleriyle masaya oturmak zorunda kaldı.

21 Ekim 2012 Pazar

İsa'nın Son Akşam Yemeğini Hatırlayın


ABD'li milyarder Warren Buffet dünyanın zenginleri listesinde sürekli ilk 3'teki kişilerden biriydi. 5 Mayıs 2010'da 40 milyarder'i bir yemekte topladı.Onlara, 'İsa'nın son akşam yemeğini hatırlayın, Sizlere, servetinizin yarısını bağışlamanızı, yoksullara dağıtmanızı öneriyorum' dedi. Kendisi de servetinin  % 99'unu bağışladı. Buffet, 92 milyarderi, 'İnfak Taahhütnamesi' adlı belgeyi imzalamaya nasıl bir mucize gösterdiyse ikna etti.En son Facebook'un sahibi Mark Zuckerberg taahhütnameyi kabul etti. 

19 Ekim 2012 Cuma

Kozmosda ilk Nefes

Ukrayna doğumlu Yuri Gagarin sovyet kozmonotları arasında yapılan seçimde güler yüzlü cana yakın olduğu için ve sade bir çocukluk geçirdiği için tercih edildi. 157.5 cm boyundaki Yuri Gagarin Nisan 1961'de Vostok'un içinde uzaya çıkan ilk insan oldu. Dönmeden öleceği düşünüldüğü için daha yere inmeden rütbesi yükseltildi. Ama bir muzice gerçekleşti ve o ölmedi, sağ salim yeryüzüne indi. Komünist Parti; Bütün başarılarımızın düzenleyicisi olarak övgüyle bahsetti Yuri'den.

18 Ekim 2012 Perşembe

Tuz Yürüyüşü

Gandi, Mart 1930'da tuz vergisini protesto etmek için yeni bir pasif direniş başlattı: 


Kendi tuzunu yapmak için Ahmedabad'dan Dandi'ye 400 kilometre yürüdüğü direnişe "Tuz Yürüyüşü" dendi. Gandi Binlerce hindli ile birlikte denize doğru hızlı adımlarla mucize bir yürüyüş gerçekleştirdi. Bu yürüyüşe karşılık Britanyalılar, 60.000'in üzerinde kişiyi hapse attı. 

Bu direnişin meyvesi Mart 1931'de Gandi–Irwin Paktı ile birlikte geldi. Britanya hükümeti sivil başkaldırı hareketinin durdurulmasına karşılık tüm siyasi tutukluları serbest bırakmaya razı oldu. Ayrıca Hindistan Ulusal Kongresi'nin tek temsilcisi olarak Gandi, Londra'da yapılacak olan yuvarlak masa konferansına davet edildi. 

Naziler, Britanya adalarını işgal ettiklerinde Britinyalılara şu öğütleri verdi: 

"Sahip olduğunuz silahları ne sizi ne de insanlığı kurtarmaya yeterli olmadığı için bırakmanızı isterim. Kendi varlığınız saydığınız ülkelerden ne istiyorlarsa almaları için Herr Hitler ve Sinyor Mussolini'yi davet edin.... Eğer bu centilmenler evlerinize girmek isterse, siz evleriniz terk edin. Eğer sizin serbestçe gitmenize izin vermezlerse, erkek, kadın ve çocuk sizi katletmelerine izin verin ama onlara bağlılığınızı sunmayı reddedin."

Savaş sonrası ise Yahudiler için şöyle dedi: 

"Yahudiler kendilerini kasabın bıçağına sunmalıydılar. Kendilerini kayalıklardan denize atmalıydılar."


Fermuar İcat Edildi


1891'de ABD'li Whitcomb Judson tarafından icat edildi. 1913 yılında Gideon Sundback bu mucizevi buluşu geliştirdi ve bugünki haline getirdi. 1918 yılına kadar yalnızca kovboy çizmelerinde kullanılmıştı. 

Rosa Louise Parks

1955'te Alabama eyaletinde, zencilere uygulanan ayrımcılığa karşı tavır koyarak sonrasındaki hareketin başlangıcını yapan kişi oldu.
O yıllarda Amerika Birleşik Devletleri'nin güney eyaletlerinde zencilerle beyazlar otobüslere ayrı kapıdan biniyor, kendilerine ayrılmış ayrı yerlere oturuyorlardı. Rosa Parks bir gün Montgomery'de otobüse bindi. O otobüste bir beyaz, beyazlara ayrılan yerde yer bulamayınca, zencilere ait bölümde oturmakta olan Rosa Parks'tan koltuğundan kalkıp kendisine yer vermesini istedi. Şoför de kalkması için uyardı ama Parks yerinden kalkmadı. Tutuklandı ve hapse girdi.
Olaydan sonraki bir yıldan daha uzun bir süre boyunca zenciler otobüslere binmediler, her yere yürüyerek gittiler. Protesto eylemleri bir yıl sonra meyvesini verdi. Mucize gerçekleşti ve ABD Federal Mahkemesi, otobüslerdeki bu uygulamayı yasakladı. Ama Rosa Parks Alabama'da beyazlar tarafından taciz edildiği için kuzeye taşınmak zorunda kaldı. Aynı tarihlerde Alabama valisi, zencileri üniversitelere almama gayreti içindeydi. Büyük olaylar patlak verdi. Martin Luther King'in başını çektiği giderek büyüyen hareket 1964'de çıkarılan yasa ile başarıya ulaştı. Rosa Park bu direnişin sembolü haline geldi.
1999'da Time dergisince 20. yüzyılın insan hakları savunucusu seçildi. Parks 1996 yılında Başkanlık Hürriyet madalyasına lâyık görüldü. 1999 yılının başında da, Kongre'nin altın madalyasına hak kazandı ve bu ödülü Bill Clinton'un elinden aldı.

Alıntı: Wikipedia

17 Ekim 2012 Çarşamba

Felix Uzaydan Atladı



Avusturyalı hava dalışçısı Felix Baumgartner kapsülün içinden kendini yeryüzüne bıraktı. Tüm dünya bu mucize dolu atlayışı saniye saniye izledi. Felix 39.045 metre'den kendini yeryüzüne bıraktı ve 9 dakika içinde sağ salim inişini gerçekleştirdi. Felix saatte 1.342,8 km hıza ulaşarak ses duvarını deldi, balonla en yüksek mesafeye çıkan ve en yüksek mesafeden serbest atlayış gerçekleştiren insan oldu.