Şimdi sözü Aşkın ve Şarabın Mucize efendisine bırakıyorum:
Büyük bir ızdırabın içinde teselli veriyor;
Şu olan biten var ya, boş ver ona
Taş yağsın isterse çok sürmez
Dakika şaşma dakika yaşamana bak
Ne geçmişi düşün, ne gelecekten kork
Benim ben!;
Her gün biri çıkar, başlar, benim ben demeye,
Altınları, gümüşleriyle övünmeye,
Tam işleri dilediği düzene girer,
Ecel çıkıverir pusudan: Benim ben, diye.
Arada bana da sesleniyor sabahları;
Kalk haydi, ebediyyen uyuyacağız zaten
Ve kukla sahnesi;
Biz gerçekten bir kukla sahnesindeyiz:
Kuklacı felek usta, kuklalar da biz.
Oyuna çıkıyoruz birer, ikişer;
Bitti mi oyun sandıktayız hepimiz.
Bu konuda adaşım, senle %100 aynı fikirdeyim;
Zamanın iki yüzü var, dedi kendi kendine hayyam, iki boyutu; uzunluğunu güneşin seyri belirliyor, kalınlığını ise tutkular.
Hayyam'ın ızdıraba ve karanlığa ilaç olarak sunduğuna bir bakın:
Istıraptan belin büküldüğünde,
Dünyanın üzerine ebedi bir gece çöksün istediğinde,
Yağmurun ardından ışıldayan yeşilliği düşün,
Düşün bir çocuğun uykudan uyanışını
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder