Seksen Günde Devr-i Alem'in yazarı Jules Verne, belki kendi kitabının forsu kaybolmasın diye, bu genç ve güzel kadının tek başına seksen günden daha az bir sürede dünyayı dolaşabileceğine inanmadı.
Ama kadın, 1889'un sabahında başladığı seyahatini, Jules Verne'e nazire yaparcasına, tam olarak 72 gün 6 saat 11 dakikada bitirdi. Yaşadıklarını gazetedeki köşesinde yazdı, paylaştı.
Nellie Bly'da göründüğünden çok daha fazlası vardı. Farklı kimliklere bürünüp haberler yaptı. Kadınlara hizmet eden bir Akıl Hastanesi ile ilgili haber yapmak için heyeti kandırıp hastaymış gibi hastaneye yerleşti. Ancak bu şekilde tedavi yöntemlerini gözler önüne serebilirdi. Bu habercilik tarzı, Amerika'da dikkatlerin üzerine yönelmesini sağladı. Soruşturmacı gazetecelik tarihinin efsane gazetecilerinin arasına girdi.
Meksika'yı merak ettiğinde meksikalılaşmak için o kadar abarttı ki, Meksika hükümeti onu ülkeden kovdu. Hırsızlık yapıp ceza evine girdi, cezaevleri hakkında yazdı. Fabrikalar hakkındaki yazıları için Fabrika'da işçi olarak çalıştı.
Nellie henüz 20 yaşındaydı, o bu yaşlardayken gazetecilik bir erkek işiydi. İşte o yaşta köşe yazılarını yazmaya başladı.
30 Yıl sonra 1. Dünya savaşında mermilerden kaçarak son yazılarını yayınlayacaktı.
Kaynak: Vikipedi, Ve Günler Yürümeye Başladı-Eduardo Galeano, Ekşisözlük
5 Aralık 2013 Perşembe
14 Kasım 2013 Perşembe
Batırılamayan Molly Brown
1932'de beyin kanserinden New York'ta hayata gözlerini kapadı. Kadınların oy verme hakkını savundu, madenci aileler için aşevi ve çocuk mahkemelerinin kurulmasına eşlik etti. 1894'ten itibaren Denver'da yaşamaya başladı. 2 çocuğu oldu, Joseph Brown ile evlendi. 1867'nin Temmuz ayında İrlanda kökenli bir ailenin çocuğu olarak Missouri'nin Hannibal kasabasında doğdu.
Ama zaten mucizevi şekilde 1912'deki Titanic faciasından kurtularak 2. kez doğmuştu. Titanic batmadan önce 6 nolu filikanın içindeyken mürettebatı, geri dönüp kalanların hayatını kurtarmaya ikna etmesi ile tanındı. Filika geri döndü ama filikanın birilerini kurtarıp kurtarmadığını bilen yok. Yaşarken arkadaşları onu maggie olarak ansa da ölümünden sonra "Batırılamayan Molly Brown" ("The Unsinkable Molly Brown") olarak anıldı.
Ama zaten mucizevi şekilde 1912'deki Titanic faciasından kurtularak 2. kez doğmuştu. Titanic batmadan önce 6 nolu filikanın içindeyken mürettebatı, geri dönüp kalanların hayatını kurtarmaya ikna etmesi ile tanındı. Filika geri döndü ama filikanın birilerini kurtarıp kurtarmadığını bilen yok. Yaşarken arkadaşları onu maggie olarak ansa da ölümünden sonra "Batırılamayan Molly Brown" ("The Unsinkable Molly Brown") olarak anıldı.
13 Ekim 2013 Pazar
Akıl İçin Bir Tapınak
"Vikipedi özel bir şey. Bir kütüphane ya da halka açık bir park gibi. Akıl için tapınak gibi; hepimizin ,düşünmek ve öğrenmek için gidebileceği bir yer..."
"Vikipedi, kullanıcıları tarafından ortaklaşa olarak birçok dilde hazırlanan, özgür, bağımsız, ücretsiz, reklamsız, kâr amacı gütmeyen bir internet ansiklopedisi" olarak 2001'in 15 Ocak'ında kuruldu.
Kurucularından Jimmy Wales Vikipedi'yi, "Dünya üzerindeki her insana kendi dilinde, en üst kalitede, bedava bir ansiklopedi oluşturma ve dağıtma uğraşısı" olarak tanımladı.
Vikipedi'deki tüm maddeler her yazarın telif haklarından vazgeçtiği bir standart olan GÖBL ile yazılır. Yazar yazdığı maddelerin telif hakkına yine sahiptir ancak diğer insanların bu bilgilerden yararlanmasına ve geliştirmesine izin verir. Yazılan maddeler bir nevi kamu malı halini alır.
Tüm Vikipedilerin şu an 284 dil sürümü mevcuttur. Toplamda 18 milyondan fazla madde yer alır.
2006 yılında, Amerika Birleşik Devletleri'nde bir davada Vikipedi referans olarak gösterilmiştir. Kanada Parlementosu, Vikipedi'nin aynı cinste insanların evliliği hakkındaki maddesini, Yasal Evlenme Kanunu'nda okunulacak belge olarak sunmuştur. Türkiye Cumhuriyeti başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, türban ile ilgili bir demecinde Türkçe Vikipedi'yi kaynak göstermiştir.
Vikipedi açık kaynak kodlu bir yazılım gibi çalışır. Yazarları sürekli olarak Vikipediyi geliştirir. Bilginin mabedi gibi çalışan bu mucizevi sistemin, sürekli eklemeler yapıldığı için hiçbir zaman tamamlanmayacağı öngörülür.
Kaynak. Vikipedi :)
"Vikipedi, kullanıcıları tarafından ortaklaşa olarak birçok dilde hazırlanan, özgür, bağımsız, ücretsiz, reklamsız, kâr amacı gütmeyen bir internet ansiklopedisi" olarak 2001'in 15 Ocak'ında kuruldu.
Kurucularından Jimmy Wales Vikipedi'yi, "Dünya üzerindeki her insana kendi dilinde, en üst kalitede, bedava bir ansiklopedi oluşturma ve dağıtma uğraşısı" olarak tanımladı.
Vikipedi'deki tüm maddeler her yazarın telif haklarından vazgeçtiği bir standart olan GÖBL ile yazılır. Yazar yazdığı maddelerin telif hakkına yine sahiptir ancak diğer insanların bu bilgilerden yararlanmasına ve geliştirmesine izin verir. Yazılan maddeler bir nevi kamu malı halini alır.
Tüm Vikipedilerin şu an 284 dil sürümü mevcuttur. Toplamda 18 milyondan fazla madde yer alır.
2006 yılında, Amerika Birleşik Devletleri'nde bir davada Vikipedi referans olarak gösterilmiştir. Kanada Parlementosu, Vikipedi'nin aynı cinste insanların evliliği hakkındaki maddesini, Yasal Evlenme Kanunu'nda okunulacak belge olarak sunmuştur. Türkiye Cumhuriyeti başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, türban ile ilgili bir demecinde Türkçe Vikipedi'yi kaynak göstermiştir.
Vikipedi açık kaynak kodlu bir yazılım gibi çalışır. Yazarları sürekli olarak Vikipediyi geliştirir. Bilginin mabedi gibi çalışan bu mucizevi sistemin, sürekli eklemeler yapıldığı için hiçbir zaman tamamlanmayacağı öngörülür.
Kaynak. Vikipedi :)
26 Ağustos 2013 Pazartesi
Dönüyor İşte!
Galileo Galilei İtalyan fizikçi, matematikçi, gökbilimci, filozof.
Hem Aristo akımından, hem de Kutsal Kitap'tan şüphe duydu.Orta Çağ'daki bilim anlayışında devrim yarattı.
Gökbilimi çalışmaları nedeniyle ünlendi. 1609 yılında Hollanda'da teleskobun icadını öğrendi ve ertesi yıl daha üstün bir teleskop gelişirdi. Daha önce kimsenin yapmadığı gözlemler yaptı. Ay'ın yüzeyini, güneşteki lekeleri, Jupiterin uydularını keşfetti.
22 yaşında "Hidrostatik Terazi" kitabını yayınladı.
Cisimlerin düşüşü, yaptığı çalışmaların en etkileyicilerindendi. Zamanın şartlarında deneysel olarak mümkün olmayan bir gerçeği teorileştirdi. Galileo tüy, yaprak gibi cisimlerin yere daha yavaş düşmesinin nedeni olarak geniş yüzeylerinin hava ile sürtüşmesi olduğunu savundu. İlerde vakumla yapılacak deneyler Galileo'yu doğrulayacaktı.
Vatikan Kilisesinin dediğinin tersine güneş merkezli bir evren kuramını benimsedi. Bu görüş kilisenin tüm savlarını alt üst ediyordu. Çünkü kutsal kitapta Yeşu güneşe hareket etmeme emri vermişti. Güneş dünyanın etrafında dönmeliydi. Vatikan kilisesi bu yüzden Galileo'yu 2 kez yargıladı. 1614'te mahkemede görüşlerini yayması ve öğretmesini yasakladı. 1632'de Engizisyon, yazdığı bir kitap nedeniyle yargıladı, idama mahkum etti. Galileo, "Görmedim, Duymadım ve Bilmiyorum" diyerek hayatı seçti. İdam sehpasından kurtuldu ve ev hapsine çarptırıldı.
Galileo,mucize bir kıvılcımı ateşledi. Bu kadar temel bir konu hakkında yanılan Kilise'nin inandırıcılığı sorgulanmaya başlandı. Galileo tarihte bilim ve din çatışmasının sembolü haline geldi.
Galileo, "Modern gözlemsel astronominin,modern fiziğin,"ve "modern bilimin" atası olarak tanımlanır. Stephen Hawking'e göre Galileo, modern bilimin doğuşunda muhtemelen diğer herkesten daha büyük bir role sahiptir.
Kaynak
Kaynak
21 Ağustos 2013 Çarşamba
Aşkın ve Şarabın Efendisi
Ömer Hayyam'ı bizim nesille Amin Maalouf tanıştırdı. Semerkant'ın kahramanı, bilge şair, bilim adamı, yıldız gözlemcisi-astrolog Hayyam, Maolouf'un etkileyici anlatımıyla kalbimizde taht kurdu. Kendisi basit şiirin efendisi, garip akımının ata babası. Yazdıkları şiirler hep bir anonim kaldı, birileri imitasyonlarını yaptı. Gerçekten o mu yazdı o şiirleri hiç bir zaman emin olamayacağız.
Şimdi sözü Aşkın ve Şarabın Mucize efendisine bırakıyorum:
Şimdi sözü Aşkın ve Şarabın Mucize efendisine bırakıyorum:
Büyük bir ızdırabın içinde teselli veriyor;
Şu olan biten var ya, boş ver ona
Taş yağsın isterse çok sürmez
Dakika şaşma dakika yaşamana bak
Ne geçmişi düşün, ne gelecekten kork
Benim ben!;
Her gün biri çıkar, başlar, benim ben demeye,
Altınları, gümüşleriyle övünmeye,
Tam işleri dilediği düzene girer,
Ecel çıkıverir pusudan: Benim ben, diye.
Arada bana da sesleniyor sabahları;
Kalk haydi, ebediyyen uyuyacağız zaten
Ve kukla sahnesi;
Biz gerçekten bir kukla sahnesindeyiz:
Kuklacı felek usta, kuklalar da biz.
Oyuna çıkıyoruz birer, ikişer;
Bitti mi oyun sandıktayız hepimiz.
Bu konuda adaşım, senle %100 aynı fikirdeyim;
Zamanın iki yüzü var, dedi kendi kendine hayyam, iki boyutu; uzunluğunu güneşin seyri belirliyor, kalınlığını ise tutkular.
Hayyam'ın ızdıraba ve karanlığa ilaç olarak sunduğuna bir bakın:
Istıraptan belin büküldüğünde,
Dünyanın üzerine ebedi bir gece çöksün istediğinde,
Yağmurun ardından ışıldayan yeşilliği düşün,
Düşün bir çocuğun uykudan uyanışını
10 Ağustos 2013 Cumartesi
Dik Oyna!
Tüm zamanların en iyi ağır siklet boks şampiyonu. 1960'ta Roma'da ağır hafif siklette altın madalyayı aldı. 18 yaşındayken katıldığı Roma Olimpiyatları'nda altın madalya aldıktan sonra ünlendi.
1964'te 22 yaşındayken, Dünya Şampiyonu oldu. Bu zaferden sonra dinini değiştirdi ve İslam'a geçti. Muhammed Ali ismini aldı ve çok sevdiği boksa 1967'den 1970'e ara vermek zorunda kaldı.
1971'de Joe Frazier ile 'Asrın maçı'na çıktı ve profesyonel boks kariyerinde ilk kez kaybetti. Ardından Ken Norton'a sayı ile yenilince, kendi ve yakınları dışında birçok kişi kariyerinin bittiğini sandı. Fakat o azmedip ard arda unvan için rakip olan boksörleri bir bir yendi. Ken Norton'i yenip rövanşı aldı.
Profesyonel döneminde sadece 5 kez yenildi. Olimpiyat ve Dünya Şampiyonu olan Muhammed Ali, 36 yaşına kadar bütün şampiyonlar için tek isim olmayı başardı ve 37'si nakavt olmak üzere 56 maç kazandı.
Mucize Boksör sadece bir boksör değildi. Gücüyle olduğu kadar kişiliğiyle de hep daha iyisini yapmaya çalıştı.
1960 Roma Olimpiyatları'ndan döndükten sonra girdiği bir lokantada sadece beyazlara servis yapıldığını öğrenince Altın Madalyasını Ohio nehrinin derinliklerine fırlattı.
Vietnam savaşına gitmedi:
'Salonda idman yapıyordum. Bir tv muhabiri yaklaştı: 'Orduya katılıp Vietnam'a gitmeyecek misiniz?' Cevap verdim: 'Vietkong'larla ne derdim olabilir ki?Onlar bana hiç 'Pis Zenci' demedi?''
Bertrand Russel Ali'ye şunu dedi: 'Tebrik ederim. Şampiyonlar genellikle iktidarın kuklasıdır. Siz öyle değilsiniz. İşgal ordusuna katılmayı reddetmeniz takdire şayan.'
Mucize Ali, "tüm mazlumlar adına, tüm zalimlere karşı dövüştü."
Kaynak&Kaynak
1964'te 22 yaşındayken, Dünya Şampiyonu oldu. Bu zaferden sonra dinini değiştirdi ve İslam'a geçti. Muhammed Ali ismini aldı ve çok sevdiği boksa 1967'den 1970'e ara vermek zorunda kaldı.
1971'de Joe Frazier ile 'Asrın maçı'na çıktı ve profesyonel boks kariyerinde ilk kez kaybetti. Ardından Ken Norton'a sayı ile yenilince, kendi ve yakınları dışında birçok kişi kariyerinin bittiğini sandı. Fakat o azmedip ard arda unvan için rakip olan boksörleri bir bir yendi. Ken Norton'i yenip rövanşı aldı.
Profesyonel döneminde sadece 5 kez yenildi. Olimpiyat ve Dünya Şampiyonu olan Muhammed Ali, 36 yaşına kadar bütün şampiyonlar için tek isim olmayı başardı ve 37'si nakavt olmak üzere 56 maç kazandı.
Mucize Boksör sadece bir boksör değildi. Gücüyle olduğu kadar kişiliğiyle de hep daha iyisini yapmaya çalıştı.
1960 Roma Olimpiyatları'ndan döndükten sonra girdiği bir lokantada sadece beyazlara servis yapıldığını öğrenince Altın Madalyasını Ohio nehrinin derinliklerine fırlattı.
Vietnam savaşına gitmedi:
'Salonda idman yapıyordum. Bir tv muhabiri yaklaştı: 'Orduya katılıp Vietnam'a gitmeyecek misiniz?' Cevap verdim: 'Vietkong'larla ne derdim olabilir ki?Onlar bana hiç 'Pis Zenci' demedi?''
Bertrand Russel Ali'ye şunu dedi: 'Tebrik ederim. Şampiyonlar genellikle iktidarın kuklasıdır. Siz öyle değilsiniz. İşgal ordusuna katılmayı reddetmeniz takdire şayan.'
Kaynak&Kaynak
31 Temmuz 2013 Çarşamba
Garip
1938 yılında Kırşehir'in Çiçekdağı kasabasında doğdu. Abdallık geleneğinin son büyük temsilcisi. Lakabı "Bozkırın Tezenesi".
İlk aşkı 3 yaşında oyun oynadığı küçük bir kızdı.
Ertaş, ilkokula gittiği yıllarda önce keman, sonra da bağlama çalmayı öğrendi.
Düğünlerde saz çalıp köçek oynadı. Zaman zaman deşirdi, yani dilencilik yaptı.
Kız istetti, abdalsın diye vermediler.
Müziğinde en çok babası Muharrem Ertaş'tan etkilendi. "Babamla ben aynı ruhun insanlarıyız."
"Garip" diye anıldı.
Leyla'ya aşık oldu, 10 yıl evli kaldı,3 çocuk sahibi oldu, sonra ayrıldı. Bu ayrılık Neşet Ertaş'ı Müzik kariyerinin zirvesine çıkardı. Kariyerinin bilinen en güzel sevda şarkılarını bu dönemde söyledi: Kendim Ettim Kendim Buldum,Hata Benim Günah Benim Suç Benim, Evvelim Sen Oldun Ahirim Sensin, Yazımı Kışa Çevirdin.
Demirel zamanında kendisine sunulan 'devlet sanatçılığı' ünvanını 'hepimiz bu devletin sanatçısıyız, ayrıca bir devlet sanatçısı sıfatı bana ayrımcılık geliyor' diyerek kabul etmedi.
Mucize Adam, konserlerine kasketle çıkardı, el öptürmezdi, hayranlarının önünde eğilirdi.Türküleri ile herkesi kucakladı. "Havalandırdığı" besteler, kentin yeni göçmenlerinin eğlence mekanlarına, gazinolara, pavyonlara, meydanlara, güneş görmeyen mapushanelere, sıladaki düşkünlere, zülüf dökülmüş yüzlere ulaştı.(*)
"Onca yoksulluk varken tertemiz aşklar yaşandıysa… Açgözlü, muhteris, kibirli maymunlara pabuç bırakmayan birkaç iyi adam çıktıysa… Duygusal, dinî, siyasi her türlü ilişkide ajitasyonun, manipülasyonun, dalga dubaranın gırla gittiği bir çağda; hiç kimseyi şahit tutmadan, gizlice, pırlanta gibi bir damla gözyaşı döküldüyse…Bunda, Neşet Ertaş’ın payı oldu." (**)
25 Eylül 2012 İzmir'de Hakk'a yürüdüğünde sevenleri birer damla göz yaşı döktü. Kırşehirde belediye hoparlörlerinden şarkıları dinletildi.
(*) Can Dündar
(**) Murat Menteş
İlk aşkı 3 yaşında oyun oynadığı küçük bir kızdı.
Ertaş, ilkokula gittiği yıllarda önce keman, sonra da bağlama çalmayı öğrendi.
Düğünlerde saz çalıp köçek oynadı. Zaman zaman deşirdi, yani dilencilik yaptı.
Kız istetti, abdalsın diye vermediler.
Müziğinde en çok babası Muharrem Ertaş'tan etkilendi. "Babamla ben aynı ruhun insanlarıyız."
"Garip" diye anıldı.
Leyla'ya aşık oldu, 10 yıl evli kaldı,3 çocuk sahibi oldu, sonra ayrıldı. Bu ayrılık Neşet Ertaş'ı Müzik kariyerinin zirvesine çıkardı. Kariyerinin bilinen en güzel sevda şarkılarını bu dönemde söyledi: Kendim Ettim Kendim Buldum,Hata Benim Günah Benim Suç Benim, Evvelim Sen Oldun Ahirim Sensin, Yazımı Kışa Çevirdin.
Demirel zamanında kendisine sunulan 'devlet sanatçılığı' ünvanını 'hepimiz bu devletin sanatçısıyız, ayrıca bir devlet sanatçısı sıfatı bana ayrımcılık geliyor' diyerek kabul etmedi.
Mucize Adam, konserlerine kasketle çıkardı, el öptürmezdi, hayranlarının önünde eğilirdi.Türküleri ile herkesi kucakladı. "Havalandırdığı" besteler, kentin yeni göçmenlerinin eğlence mekanlarına, gazinolara, pavyonlara, meydanlara, güneş görmeyen mapushanelere, sıladaki düşkünlere, zülüf dökülmüş yüzlere ulaştı.(*)
"Onca yoksulluk varken tertemiz aşklar yaşandıysa… Açgözlü, muhteris, kibirli maymunlara pabuç bırakmayan birkaç iyi adam çıktıysa… Duygusal, dinî, siyasi her türlü ilişkide ajitasyonun, manipülasyonun, dalga dubaranın gırla gittiği bir çağda; hiç kimseyi şahit tutmadan, gizlice, pırlanta gibi bir damla gözyaşı döküldüyse…Bunda, Neşet Ertaş’ın payı oldu." (**)
25 Eylül 2012 İzmir'de Hakk'a yürüdüğünde sevenleri birer damla göz yaşı döktü. Kırşehirde belediye hoparlörlerinden şarkıları dinletildi.
(*) Can Dündar
(**) Murat Menteş
6 Mayıs 2013 Pazartesi
Dokunduğu Şeyi Güzelleştiren Adam
4 yaşından itibaren ilkokula gidene kadar yörede çalmadığı enstrüman kalmadı. Gitar'da Jimi Hendrix'ten etkilendi. Elazığ'da yaşadığı yerde yaptığı müziğin daha sonraları caz olduğunu anlayacaktı. 1976 yılında gitarın perdelerini söktü. Ankara'da ve Münih'te fizik okudu. Müzik yapmaya karar verdiğinde, İstanbul'a döndü ve Devlet konservatuarı'nda müzik teorisi okudu. Çalışmalarında kopuz, bağlama, ud, e-bow, perdesiz gitar, klasik gitar, elektro gitar gibi çok sayıda farklı çalgı kullandı.Dünya müzik literatüründe yerini aldı.
"İnsanın, salt yaşantısı ve yapıp ettiklerinin doğayla uyumlu olduğu müddetçe başarıya erişme şansı vardır." dedi.
"Bir insan müziğiyle sessizliği yakalayabilir mi? sorusunun cevabını evet olarak verdi.
"Neşeli müzikler besteleyemiyorum, ne yapsam insan olmanın hüznü çıkıyor ortaya" dedi.
Suskunluğun da bir müzik olduğunu iddia etti: "Her şeyin tınladığını, bir vibrasyon ve enerji olduğunu anlamış vaziyetteyim. dolayısıyla bütün varlıklar, müzikle tarif edilebilir diye bir düşüncem var. diyelim ki bir nesnenin hiç sesi çıkmıyor, biz duyamıyoruz ama var bir sesi. o zaman aslında sesi çıkan da bir, çıkmayan da. dolayısıyla suskunluk da bir müzik biçimi olabilir."
Canlı izlediğim bir konserinde coşkulu alkışlardan o kadar utandı ki suratı kıpkırmızı oldu. Yine aynı konserde " Yaşadığımız hiç bir an başka hiç bir ana benzemez, aynı şeyleri defalarca çalmaktan zevk almamız bundan" diyen de kendi oldu. Mucizevi müziği, enterasan bir kompozisyona sahip bir kitle tarafından çok sevildi.
Eksiklik Kendi Özümde
Açlığa Doymak
8 Mart 2013 Cuma
Kadınlar İçin Yazılmış En Güzel Şiir
Şiiri, Mimi Firina 1970'de müzike döktü ve şiir kadın haklarının dünyadaki milli marşı haline geldi.
Farklı sanatçılar tarafından "Ekmek ve Güller" söylendi. Aşağıdaki Judy Collins yorumu çok beğenildi.
Mucizevi sözlerin yer aldığı şiir 20 yy.'da kadın hakları hareketinin meramını anlattı insanlara.
Yürürken biz, yürürken günün güzelliğinde,
Karanlık mutfaklara, gri fabrika kuytularına,
Dokunur apansız çıkan güneşin tüm parlaklığı,
Ve duyar insanlar bizim şarkımızı: Ekmek ve Güller! Ekmek ve Güller!
Yürürken biz, yürürken, erkekler için de savaşırız,
Çünkü kadınların çocuklarıdır onlar, ve biz analık ederiz yine onlara.
Yaşamlarımız doğumdan ölüme kan ter içinde geçmeyecek;
Kalpler de ölür açlıktan bedenler gibi; ekmek verin bize, ama verin gülleri de.
Yürürken biz, yürürken, sayısız ölü kadın da yürür bizimle
Ve bizim şarkımızda duyulur yaşlı çığlıkları ekmek için.
Küçük hünerleri, sevgiyi ve güzelliği bilirdi onların kahırlı ruhları.
Evet kavgamız ekmek için, ama güller için de.
Yürürken biz, yürürken, daha güzel günleri getiririz,
Kadınların yükselişi insan soyunun yükselişi demektir.
Köle gibi çalışma ve aylaklık yok, on kişinin çalışıp bir kişinin yattığı,
Paylaşalım yaşamın görkemini: Ekmek ve güller, ekmek ve güller.
Yaşamlarımız doğumdan ölüme kan ter içinde geçmeyecek;
Kalpler de ölür açlıktan bedenler gibi; ekmek verin bize, ama verin gülleri de.
30 Ocak 2013 Çarşamba
Bugün Senin İçin Ağlıyoruz
Arap dünyasında yaşanan en büyük değişim, Arap Baharı ile oldu. Arap baharını işsizlik, gıda enflasyonu, siyasi yozlaşma, ifade özgürlüğü, usulsuzlükler ve kötü yaşam koşulları tetikledi.
Tunus'u 23 yıldır yöneten Zeynel Abidin Bin Ali ülkeden kaçtı. 30 Yıldır iktidarda olan Hüsnü Mübarek, tahrir meydanında inatla bekleyen kalabalığa yenildi ve görevi bıraktı. Yemen devlet başkanı Salih görevini bırakmak zorunda kaldı. Libya lideri Albay Kaddafi, memleketi Sirte'de yakalanarak öldürüldü.
Cezayir, Lübnan, Ürdün, Moritanya, Umman, Sudan, Suudi Arabistan, Suriye, Cibuti, Fas, Irak, Bahreyn, İran, Kuveyt ve Batı Sahra'da küçüklü büyüklü protesto ve gösteriler, kamu alanlarının işgali, çatışmalar,hapishane baskınları, kamu binalarının yakılması, şehir işgalleri gerçekleştirildi. Arap ülkeleri olmayan İran, Arnavutluk ve Ermenistan'da bile, Arap baharı'nın etkisiyle küçük çapta olaylar gözlendi. Sebepleri sonuçları hala tartışılmakta.
Arap Baharı'nın ilk kıvılcımını sebze-meyve tezgahına el konulan Üniversite mezunu seyyar satıcı Muhammed Buazizi, 17 Aralık 2010'da ateşledi. Gerçekten ateşledi. Kendisini yakarak intihar girişiminde bulundu. Cenazesine katılanlar, "İntikamını alacağız. Bugün senin için ağlıyoruz, ölümüne sebep olanları da ağlatacağız dedi. Arap Baharı'nda domino etkisi yaratan bu mucizevi olay oldu.
12 Ocak 2013 Cumartesi
Aşk İçin Yapılan En Güzel Anıt
Şah Cihan, dokuz aylık hamile eşi Mümtaz Mahal'i yanına alarak ordularıyla Burhanpur'a gider. Mümtaz Mahal, 14. çocuğunu doğururken hayatını kaybeder.
Şah Cihan, eşinin ölümünün ardından 2 yıl boyunca yas tutar. Artık devlet işlerine tamamen ilgisini kaybetmiştir. Mimari ve sanat'ta teselli bulur.
Mümtaz Mahal'in ölümünün ardından 1632'de anısına Tac Mahal'in temelleri atılır. Bu muzicevi yapı dünyada aşk için dikilmiş en büyük ve en güzel anıt olarak kabul edilir.
Şah Cihan, eşinin ölümünün ardından 2 yıl boyunca yas tutar. Artık devlet işlerine tamamen ilgisini kaybetmiştir. Mimari ve sanat'ta teselli bulur.
Mümtaz Mahal'in ölümünün ardından 1632'de anısına Tac Mahal'in temelleri atılır. Bu muzicevi yapı dünyada aşk için dikilmiş en büyük ve en güzel anıt olarak kabul edilir.
8 Ocak 2013 Salı
Boston Çay Partisi
Büyük Britanya,Amerika'da yaşayan kolonistlerden, İngiliz vatandaşı sayılmadıkları için vergi toplayamıyordu. Bu gelir(!) kaybını dengelemek için Amerika'ya satılan çaylara yüksek oranda vergi koydular. Yüksek vergileri protesto etmek için bir grup Amerikalı 6 Aralık 1773'de kızılderili kıyafeti giyerek gece yarısı Büyük Britanya'dan gelen ingiliz gemilerindeki çayı Boston Limanı'nda denize döktü. Bu eylem, "Boston Çay Partisi" olarak anıldı.
Boston Çay Partisi sonrası Britanya'ya ve Britanya mallarına karşı bir dizi boykot ve protesto gerçekleştirildi. Bu duruma karşı Büyük Britanya sert bir karşılık verse de 1774'de Philadelphia'da Amerikan ordusu kurulmasına ve İngilizlere karşı ticari yaptırımlar uygulanmasına karar verildi.
Mahatma Gandi,1930'da Boston Çay Partisi'nden etkilenerek bir pasif direniş ve sivil itaatsizlik eylemi olan Tuz Yürüyüşü'nü başlattı.
Şiddet içermeyen ve sembolik bir protesto olan bu mucizevi eylem Amerikan Bağımsızlık Savaşının önemli kıvılcımlarından biri oldu.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)